EK SAYFA – 1841-3
باب: المهر
المدخول
عليها، وكيف
الدخول، أو طلقها
قبل الدخول
والمسيس.
52. KENDİSİ İLE ZİFAFA GİRİLMİŞ KADININ MEHRİ, ZİFAFA GİRMENİN
NASIL OLACAĞI YAHUT ZİPAFA GİRMEDEN VE ONA DOKUNMADAN ÖNCE O KADINI BOŞARSA
HÜKMÜN NE OLACAĞl?
حدثنا عمر بن
زرارة: أخبرنا
إسماعيل، عن
أيوب، عن سعيد
ابن جبير قال:
قلت لابن عمر:
رجل قذف امرأته؟
فقال: فرق نبي
الله صلى الله
عليه وسلم بين
أخوي بني
العجلان،
وقال: (الله
يعلم أن أحدكما
كاذب، فهل
منكما من
تائب) فأبيا،
فقال: (الله
يعلم أن
أحدكما كاذب،
فهل منكما من
تائب) فأبيا،
ففرق بينهما.
قال أيوب:
فقال لي عمر
بن دينار: في
الحديث شيء لا
أراك تحدثه،
قال: قال
الرجل: مالي؟
(لا مال لك، إن
كنت صادقا فقد
دخلت بها، وإن
كنت كاذبا فهو
أبعد منك).
[-5349-] Said İbn Cubeyr'den, dedi ki: "İbn Ömer'e:
Bir adam karısına zina isnad ederse (hüküm nedir) diye sordum. o: Allah'ın
Nebii Sallallahu Aleyhi ve Sellem Aclan oğullarına mensup (bu durumdaki)
karı-kocayı ayırdı ve:
Allah bilir ki sizden biriniz yalancıdır. Aranızdan tevbe eden
kimse var mı, diye sordu. Fakat her ikisi de tevbe etmedi. Allah Rasulü bu
sefer: Allah da biliyor ki biriniz yalancıdır. Aranızdan tevbe eden var mı?
İkisi de kabul etmedi. Bunun üzerine onları birbirinden ayırdı, dedi."
Eyyub dedi ki: "Bana Amr İbn Dinar dedi ki: Hadiste senin
tahdis etmediğini gördüğüm bir husus daha vardır. O da şöyle dedi: Adam:
Benim malım (kadına verdiğim mehir) ne olacak, dedi. Allah Rasulü:
Senin malın yoktur. Eğer doğru söylüyor isen sen onunla zifafa girmiş
bulunuyorsun. Eğer yalan söylüyorsan, o senden daha da uzaktır, diye
buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıkalamsı:
"Kendisi ile zifafa girilmiş kadının mehri." Yani ona
bu mehri vermenin vacip oluşu ya da bu mehrin hak edilmesi.
"Zifafa girmenin nasılolduğu" sözleri ile buhusustaki
görüş ayrılığına işaret etmektedir. Başlıktaki hadiste geçen "sen onunla
zifafa girmiş bulunuyorsun" ifadeleri, bir kimse zifaf adasının kapısını
kapatır ve kadının üzerine perdeyi indirecek olursa, o kadına mehir vermek icap
eder ve kadının da iddet beklemesi gerekir, kanaatine delil gösterilmiştir.
el-Leys, el-Evzaı, KClfeliler ve Ahmed de bu görüştedir. Bu görüş aynı zamanda
Ömer, Ali, Zeyd İbn Sabit, Muaz İbn Cebel ve İbn Ömer'den de rivayet
edilmiştir. KClfeliler der ki: Sahih halvet olduğu takdirde cinsel ilişki
kursun yahut kurmasın, tam bir mehir vermek gerekir. Ancak onlardan birisinin
hasta, oruçlu, ihramlı olması yahut kadının ay halinde bulunması müstesnadır. O
takdirde kadına yarım mehir verilir ve tam bir iddet beklemesi gerekir.
Yine şunu delil göstermişlerdir: Kapının kapatılması ve kadının
bulunduğu yerde perdenin indirilmesi, çoğunlukla cima'ın gerçekleşmesi ile
sonuçlanır. Bundan dolayı böyle yüksek bir ihtimal fiilen gerçekleşmiş gibi
değerlendirilir. Çünkü böyle bir durumda insanın tabiatında bu iş yapılmadan
kalınamaz. Çünkü bu halde şehvet baskındır ve gereğini yerine getirmeye uygun
sebepler de eksiksiz olarak ortadadır.
Şafii ile bir kesimin kanaatine göre ise cima' olmaksızın tam
mehir icap etmez. Bunun için de yüce Allah'ın: "Sonra o hanımları onlara
dokunmadan önce boşarsanız tayin ettiğiniz mehrin yarısını veriniz.
"(Bakara, 237) buyruğu ile: "Sonra kendilerine dokunmadan onları
boşarsanız sizin için onlar aleyhine sayacağınız bir iddet olmaz.
"(Ahzab,49) buyruklarını delil göstermiştir.
Bu görüş aynı şekilde İbn Mesud, İbn Abbas, Şureyh, eş-Şa'bı ve
İbn Sırin'den de rivayet edilmiştir.
باب: المتعة
للتي لم يفرض
لها.
53. KENDİSİNE MEHİR TAYiN EDiLMEMİŞ KADINA MUT'A VERiLMESi
لقوله تعالى:
{لا جناح
عليكم إن
طلقتم النساء ما
لم تمسوهن أو
تفرضوا لهن
فريضة}.
إلى قوله: {إن
الله بما
تعملون بصير}
/البقرة: 236، 237/.
Çünkü yüce Allah: "Kendileriyle temas etmediğiniz yahut
kendilerine mehir tayin etmemiş olduğunuz hanımları boşarsanız üzerinize günah
yoktur ... Allah işlediğinizi görendir. "(Bakara, 236-237) ve:
وقوله: { و
للمطلقات
متاع
بالمعروف حقا
على المتقين.
كذلك يبين
الله لكم
آياته لعلكم
تعقلون}
/البقرة: 241، 242/.
"Boşanan kadınlar lehine maruf bir şekilde bir metalandırma
vardır. Bu takva sahiplerine bir borçtur. İşte Allah akıl erdiresiniz diye size
ayetlerini böyle açıklar.'' (Bakara, 241-242) diye buyurmuştur.
ولم يذكر
النبي صلى
الله عليه
وسلم في
الملاعنة
متعة حين
طلقها زوجها.
Nebi s.a.v. de lanetleşen kadın, kocası tarafından boşandığında
lehine bir mut'ayı söz konusu etmemiştir.
حدثنا قتبة
بن سعيد:
حدثنا سفيان:
عن عمرو: عن سعيد
بن جبير، عن
ابن عمر: أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال
للمتلاعنين:
(حسابكما على
الله، أحدكما
كاذب، لا سبيل
لك عليها). قال:
يا رسول الله،
مالي؟ قال: (لا
مال لك، إن
كنت صدقت
عليها فهو بما
استحللت من
فرجها، وإن
كنت كذبت
عليها فذاك
أبعد وأبعد لك
منها).
[-5350-] İbn Ömer'den rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
lanetleşen karı-kocaya: Hesabınızı görmek Allah'a aittir. Sizden birisi
yalancıdır. (Kocasına dönerek):
Senin onun aleyhine bir yolun yoktur, diye buyurdu.
Kocası:
Ey Allah'ın Rasulü, malım (verdiğim mehir) ne olacak deyince,
Allah Rasulü: Malın yoktur, eğer senin bu kadın hakkında söylediklerin doğru
ise onun fercinin sana helal olması karşılığında malona aittir. Eğer sen o
kadına yalan söyleyip iftira ediyorsan, bu daha da uzaktır ve bu malın ondan
sana uzaklığı daha fazladır, diye buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Mehri tayin edilmemiş olan kadına mut'a vermek. Çünkü yüce
Allah: "Kendileriyle temas etmediğiniz yahut kendilerine mehir tayin
etmemiş olduğunuz hanımları boşarsanız, üzerinize bir günah yoktur ... Allah
işlediğinizi görendir.'' (Bakara, 236-237) diye buyurmuştur."
Buharl'nin başlıkta "mehri tayin edilmemiş" kaydına, ayette
geçen, yüce Allah'ın: "Yahut onlara mehir tayin etmemiş iseniz"
buyruğunu delil getirmiştir. Bu da onun "ev: yahut" lafzının farklı
tür ve çeşitleri belirtmek için kullanıldığı görüşünde olduğunu göstermektedir.
Kendisi ile temas kurulmadan bir kadının boşanmasının vebal olmayacağını
belirttiğinde onun mut'ası da yoktur. Çünkü mut'a müsemma mehirden daha azdır.
Dolayısı ile temas kurulduğu halde bilinen bir miktar olarak mehri tespit
edilmiş olan kadına verilmesi gerekenden fazlası nasıl sabit olabilir?
Bu, ilim adamlarının iki görüşünden birisi olduğu gibi,
Şafii'nin de bu husustaki iki görüşünden birisidir. Ebu Hanife'den rivayete
göre ise mut'a, mehri tespit edilmemiş olan ve kendisi ile zifafa girilmeden
önce kocası tarafından boşanan kadına ait bir özelliktir.
Seleften bir kesime göre ise istisnasız olarak boşanan her
kadına bir mut'a verilir. Şafil'den de benzeri bir görüş nakledilmiş olup,
tercihe değer olan da budur. Aynı şekilde kadından kaynaklanan bir sebep
dolayısıyla husule gelen ayrılık hali dışında her bir ayrılmada da mut'a vermek
icap eder.